Mythos'tan Logos

Yunancada söz, öykü anlamına gelen mitos (mythos), ilkel insan topluluklarının evreni, yeryüzünü ve tabiat olaylarını kişileştirerek yorumlama ve henüz sırrını çözemedikleri yaşamla ilgili her türlü oluşumu anlamlı bir biçimde açıklama gereksiniminden doğmuş öykülerdir. Eski çağ insanlarında doğa güçlerinin fizik ve etik etkilerini yansıtan mitoslar, dinlerin de başlangıcıdırlar. İlkel insanın fizik atılımlarına ek olarak metafizik ve psikolojik davranış ile yer yer tarihsel ve sosyolojik unsurları da içerirler.

Mythos'tan Logos

İlkin "Söz" vardı der Kitap.
Bunu Platon duysa, söz mü, hangi söz diye sorardı. Çünkü eski Yunan dilinde söz kavramını vermek için üç sözcük vardı.


Mythos, Epos, Logos.
Mythos: Söylenen veya duyulan sözdür, masal, öykü, efsane anlamlarına gelir.
Epos: Belli bir ölçüye ve düzene göre söylenen sözdür.
Logos: Gerçeğin insan sözüyle dile gelmesidir.


Mythos, söylenen sözün, anlatılan öykünün içeriği ise, epos da onun doğal olarak aldığı, ölçülü, süslü ve dengeli biçimidir. Epos ne kadar güzelse, mythos o kadar etkili olur. Epos ile Mythos un bu başarılı evlenmesidir ki, ilkçağdan kalma efsanelerin ürün vere vere günümüze dek yaşamasını ve Mythos kavramının çağlar ve uluslararası bir nitelik kazanarak ölmezliğe kavuşmasını sağlamıştır.

Logos ise bir yasal düzeni yansıtır. Mythos ile Epos arasında uyum olduğu halde, onlarla Logos arasında ilkinden ve gün geçtikçe kesinleşen bir karşıtlık başgöstermiştir.

Modern bir insanın kesintisiz bir şekilde kutsallıktan arınması, manevi hayatın içeriğini bozmuş, ama hayal gücünün matrislerini kıramamıştır. İyi denetlenemeyen alanlarda koskoca bir mitolojik bir yığın varlığını sürdürmeye devam etmektedir.

Modern insan, imge haznesini uyandırmak ve taklitçilikten kurtulmak zorundadır. Psikologlar, modern dünyanın dramlarının büyük bölümleri itibarıyla, hayal gücünün artan bir kısırlaşmasının yol açtığını göstermişlerdir.

Mithos, bireyde, algı simgeleriyle, eşyaya yansıtılmış simgeler ve daha sonra da sanat temelli bazı anlatımlarla kendini ifade eder (epos).

Sembollerle süslüdür çünkü onlar kalpten ve hayalden geçen somutun ve soyutun, görülür ve görülemezin, düşüncenin ve davranışın arasındaki köprülerdir ve zıtlıkları birleştirmenin araçtandır.

Mithos davranışlarımızın esin kaynağına dönüştüğü, yaratıcı düşüncemiz tarafından algılandığı ve yaşandığı zaman gerçek olur. Yıldızlar gökyüzünün düzenini, düzenli ritminden kesimleyerek kainatın kalp atışlarını gösterirler ve bu kainatta, tüm varlıkların katıldığı çok büyük bir Hayatın kapılarını oluştururlar.

Mithosdan kendini yeniden türetmemiş bir bilinç, kendi üzerine katlanıp, kendinin farkında olamaz. Bu tür bir bilinç ancak kendisine sunulanla yetinen, kendi kendinin bilincine , özbilincine varamamış bir bilinç türüdür. Bir anlamda da bilinçsizce yaşamakla eşdeğerdir. Farkındalığı yoktur. Edilgen bir yapıdadır.

Oysa mythosdan kendinin üzerine katlanıp, kendini yeniden üretebilen bilinç yapısı, özbilinçtir, etkin yapıdadır ve bir anlamda da (logos) tur.

"Mit; Hiçbir zaman varolmamış olanın fakat daha önce varolan ve varolacak olanın anlatısı"
İnsan mitleri yaşarken, kutsal olmayan ve kronolojik özellikteki zamanın dışına çıkıp, nitelik açısından farklı bir zamana, hem en eski, hem de sonsuza dek yakalanabilecek olan kutsal bir zamana açılıp, kendi kendinin kökenine dönebilmelidir.

Bu da ritos, bir başka deyişle ritus ile olur ki- burada ritus’u düzen anlamında ele aldığımızda, düzenlilik anlamlılık, düzensizlik anlamsızlıktır. Ritus, düzenin bir adıdır, kozmos’ a neden olan ilkedir. Ritus usçuluk açısından Us’ a düzen verendir. Burda körlüğü kaldıran bağdır ritus. Bu da daha sonra Relatio(ilişki) denen kavrama ulaşacaktır.

Bir başka deyişle " Mythos, Ritos ile Ozmoslaşacaktır."

Mitoloji, oluşturulmaz, doğar. insanın merakının ürünü olan, aklındaki "dünya nasıl oluşmuştur", "bizi kim yarattı" gibi soruları açıklamaya çalışır. Bir milletin, bir toplumun tarihi ne kadar eski, kapladığı alan ne kadar geniş, yaşadığı coğrafya ne kadar zengin olursa, mitolojisi de o kadar zengin olur. keza; mitoloji insanın çevresindeki tüm bu etkenleri açıklamaya çalışır.

Mitoloji denince genellikle akla sadece klasik yunan mitolojisi gelmektedir. Ancak din kitapları da bunun içinde olmak üzere, bir çok farklı coğrafyalar mitoloji kaynaklarına sahiptirler. Ancak temelde anlatılan hikayeler hep aynıdır. Bilime karşı bir alternatif olarak duran ve bilimin yani aklın cevap veremeyeceği sorulara cevap getir mitoloji. hatta abartırsak bilimin açıkladığı şeyleri çok da kaale almadan asıl derdin yani çözülmesi gereken şeylerin başka yerlerde yattığını ve bilimin bunu açıklayamadığını dile getirir diyebiliriz.bu yüzden de hiç bir zaman eskimez. çünkü insanların birbirleriyle kurdukları ilişkiler, hırsları, ataerkil dünya düzeni ve tabiki hiç bir zaman yokolmayan iktidar hırsı her zaman insanın ve tanrıların içindedir. joseph campell ında açıkladığı gibi insanlık öncesinden bu güne aslında anlatılan ve dinlediğimiz aslında hep aynı hikayelerdir. ancak biz anlamamakta ısrar ederiz,ders almayız. çünkü bilgi sadece deneyim ile elde edilir, deneyim yoksa bilgi kuru bilgidir. tabi deneyimler sonucunda akıllanmamış türlerde her zaman mevcuttur.bu yüzden de bu hikayeler hiç değişmez. mitoloji ise bunu sürekli dile getirir ve bu yüzden her zaman günceldir.

Bugün biz nasıl yaratılışı açıklamak isterken "iştee... kuantuum.. ee...bigbenk..." diye uzun uzun anlatıyorsak, bu adamlar da zamanında böyle anlatmışlar hikayeleri.

peki ya hikayeyi yazmaları?

dünyanın dört bir yanında geceleri alem yapan kafası güzel gençlerin masallarının süreç içinde mitolojilere evrimleşmesinin tek sebebi, o dönemde daha iyi açıklama getirilememiş olmasıdır.

Birçok öykülerin çeşitli anlamları ve de anlatımları vardır. Birçok bölgelerde yerel dillere göre adlanıp karşımıza çıkan aynı tanrıdır, aynı olaydır. Zaman sürelerine göre öncelikleri , ilkin nerede ortaya çıkıp oluştukları saptanamaz. .
Önemli olan , herhangi bir mitin, hangi bölgede, hangi nedenle çıktığı ve benimsendiği ve de halen günümüzdeki yansımalarıdır.

Kendi kendinin farkında olamayan bir insan bilinci buzdağının su üzerinde kalan kısmı gibidir.
Ve olayların, bilinçlerin su üzerinde kalan bölümünü görür, değerlendirir, yargılarda bulunur.
Mitolojiden felsefeye geçiş dinsel düşünceden özgür düşünceye , inançsal açıklamalardan deneysel açıklamalara, kişileştirmelerden kavramlaştırmaya geçiş demektir. Yineliyorum, bir anlamda özgürlüğe geçiştir.

1 yorum:

hssyn dedi ki...

enfes olmus cok kisa ama oz.

Yorum Gönder